12 Ocak 2011 Çarşamba

On yüz bin milyon baloncuk:)

Yeni favori oyuncağımız balonlar! Balonun her çeşidini çok seviyoruz. Hem köpükleri hem de bildiğimiz klasik balonları... Hele köpük balonlarını hayretle takip ediyoruz, baktık ki korkulacak birşey yok peşinden koşup (yani hızla emekleyip) patlatıyoruz.
Artık köpük balonları yapmak için de özel oyuncaklar var. Çocukluğumda biz bir telden halka yapardık. Sonra banyoya girip saatlerce çıkmazdım. Evde ne kadar sabun, şampuan ve deterjan varsa bunları değişik oranlarda karıştırıp, en sağlam, en renkli ve en büyük balonları oluşturacak özel karışımlar hazırlardım. Gizli formülüm hazır olunca balkona çıkar, gururla balonlarımı etrafa saçardım. Üst kat komşumuz da balkona çıkar, ki o benden bir yaş daha büyüktü, biz de balonlarımızı yarıştırırdık. Her nedense aşağıda da muhakkak iki çocuk daha olurdu. Onlar da hem jüri üyeliği yapar hem de balonları yakalamaya çalışırlardı.Benim tabi ki mesafe avantajım vardı. Birinci katta oturduğumuz için çocuklar benim balonlarım hakkında yorum yapabiliyorlardı ancak komşumuzunkiler ikinci kattan gelene kadar yolda patlıyorlardı :) Ehhh mecburen yarışmayı ben kazanıyordum...
Şimdi de bizimkilerin balon macerası;
Not: bu resimler bir ay önce çekildi. Artık oyun parkımızda yumuşak yorganlar yok. Normal düzene geçtik. Çünkü artık emekliyor ve hatta ayağa kalkıyoruz :)




8 Ocak 2011 Cumartesi

Mini oyun grubu

Ne zamandan beri pilates arkadaşlarımla biraraya gelmeyi düşünüyordum. Ne de olsa hepimiz doğum yapmış, minikleri sağlıkla kucaklarımıza almıştık. Ayrıca yeniden görüşmemizle birlikte dört bebekten oluşan mini bir oyun grubumuz da olacaktı...

Uzun çalışmalardan sonra Yasemin'e ulaşabildim. Yasemin'le konuşmak öyle her babayiğidin harcı değildir. Bu kadar eforla başbakana ulaşabilirsiniz ancak Yasemin'e hayır :) Neyse efendim sabırla aradım, Tuğçe'ciğim de bir taraftan bastırdı. Sonunda görüşebildik, minik minikler de tanışıp kaynaştılar.

Şimdi olay günün fotoğraflarını sunuyorum efendim;

Bizimkiler ilk başta ev sahibi olmalarına rağmen biraz çekingen davrandılar. Hatta Ezgi, diğer bebeklerle aynı parkta olmayı bile kabullenemedi ve parktan çıkarmak zorunda kaldım. Sanırım Ezgi'nin tepesini attıran Ömer'in çok cana yakın olup, hemen ortamı benimsemesi oldu. Eee ne de olsa anasının kızı, kimseyle hemen arkadaş olamaz öyle...

İlk yakınlaşma Atakan'la Ömer arasında oldu. E bu şirinliğe kim dayanabilir?

Sonra ise bir kız dayanışması başladı. Ezgi de Melis'e yakınlık gösterdi. Hatta biraz da dedikodu yaptılar :)

Aradaki buzlar eriyince ise bir grup fotoğrafı çektik. Dikkatinizi çekerim, Ezgi ve Atakan Melis'i koruma altına almış, yastığa da kolları dayamışlar

Hatta Atakan samimiyeti ilerletip, bir be Melis'in saçlarına dokundu. O kadar yani!

Bizimkiler yine kaynaşırken :)

Veee Melis'i çok sevdik!

Atakan da Ömer'le iyi kanka oldu.

Aman Melis düşme!

Bir yerin acıdı mı? O zaman öpeyim de geçsin :)

Şişşt kanka! Amma oyuncak varmış. Dur bir yakından bakayım şunlara.


Tamam bunlarla oynayalım Atakan. Anneme baksana yaww! Bizi çekiyor...


Meğer suçlu modemmiş!

Bir ay aradan sonra yeniden merhaba. Artık çok havalı bir blog yazarı oldum. Canım isterse ayda bir yazıyorum :) Öyle kendimi sıkmıyorum, aman bugün şu ilginç şey oldu, hatırası var yazayım vs. demiyorum... Aslına bakasrsanız diyemiyorduuuummm.

İşin aslı, yaklaşık bir aydır Türk Telekom'la gerçekleşen görüşmelerimiz sonucunda, internete bağlanamama nedenimin modemden kaynaklandığı ortaya çıktı. Ben bu süre zarfında nerdeyse iki günde bir arıza servis talebinde bulunuyor ve Ayşe Hanım'a, Murat Bey'e, Ercan Bey'e, Hakan Bey'e ve daha ismini hatırlayamadığım bir sürü teknik servis uzmanına " modemin ışığı yanıyor mu? sabit mi yanıyor yoksa pırpır ediyor mu? ee o zaman bir daha açın kapatın, olmadı mı?peki servis yazalım... Bizde herşey mükemmel gözüküyor yoksa sizin bilgisayarınız bozuk olmasın? Doğru hatta bağlanıyorsunuz değil mi?(Bu da internet nedir biliyor musunuz? sorusunun kibarca şekli)... Bir de en sinir bozucu olay, her seferinde yeniden derdimi anlatıyor, araya "DNS, IP, Port" vs. tarzında afilli kelimelerle konuşmama rağmen görevlinin ilk sorusu "Modem fişe takılı ve doğru şekilde bağlı mı?" oluyor. Ben ne diyorum güzel insan? DNS diyorum, IP adresini manuel yazarsam çıkıyor diyorum.Sen bana ne soruyorsun? Türk Telekom'u esefle kınıyorum :)

Sonunda azmettim teknik servis ağzındaki baklayı çıkardı ve suçu modemimin üzerine attı. İyi de yaptıi gerçekten de modem arızalıymış... E mübarek adamlar baştan söylesenize bunu!